16 Mayıs 2016 Pazartesi

VİYANA


Viyana...bir şehir size herşeyi mi sunar? Evet, Viyana'da her şeyi bulmak mümkün. Müzik, resim, tiyatro, eşsiz saraylar, harika lezzetler... ve daha neler neler...Şu anda, bu satırları yazarken keşke gene Viyana'da olsam diye iç geçiriyorum. Ben Viyana'ya ilk kez, Kasım 2012'de, klasik Orta Avrupa turumda (Budapeşte-Viyana-Prag) ziyaret etmiş ve bayılmıştım. Viyana'ya 3 gün yetmemişti ve Viyana'dayken muhakkak yapılan Bratislava gezisi yapamamıştım.

Ekim 2015'de ise Viyana'ya tekrar ziyaret ettim, bu sefer Avusturya turu kapsamında. Baktım ki; Türk Hava Yolları gene harika bir promosyon yapmış, fırsatı kaçrımayıp, Salzburg-Viyana-Graz turu yapmıştım. Bu şehirlerle ilgili bilgilere, şehirlerin üzerine tıklayıp ulaşabilirsiniz.

Viyana'ya 2. defa gitme sebebim; boğazıma olan düşkünlüğüm :) Demel Cafe'nin eşsiz tatlıları ve Viyana'nın meşhur şinitzeli- yalnız en iyi şinitzelin Figlmüller'de yapıldığı söylenir. Yemekle ilgili detaylara birazdan deyineceğim ama önce Viyana'da görülecek yerlerle başlayayım:

Viyana'da Görülmesi Gereken Yerler:

Viyana'da görülmesi gereken çok müze vardır. Ancak bunların başında saraylar gelir. O saraylar da, Hofburg, Belvedere ve Schönbrunn.

  • Hofburg Sarayı: Yüzyıllar boyunca, Habsburg Hanedanlığı'na ev sahipliği yapan Hofburg Sarayı- diğer dıyla Viyana Kraliyet Sarayı- Viyana'nın her yıl en fazla ziyaret edilen sarayıdır. Hofburg Sarayı, hanedanlığın kışın kullandığı sarayken, Belvedere Sarayı ise yaz aylarında kullanılırmış. Hofburg Sarayı üç bölüme ayrılır; İmparatorluk daireleri, Sisi Müzesi ve Gümüş Koleksiyonu.
          Yapımına 13. yüzyılda kale olarak başlanan saray, zamanla, her bir imparatorun bir şeyler ekletmesiyle saray, Gotik'ten Rönesans'a, Barok'tan Rokoko'ya kadar bir çok farklı mimari tarza sahip olmuş. Günümüzde 240,000 m² alanı kapsayan ve "şehir içinde şehir" tabiri kullanılan sarayda, 18 bina, 19 avlu ve 2600'dan fazla oda yer almaktadır. 

İmparatorluk Daireleri: Sarayda Halka açık olan sarayın odaları arasında en ilgi çekenleri imparator Franz Josep ile eşi Elisabeth'a (nam-ı diğer Sisi) ait daireler. Tarih boyunca, hanedanlığın her bir üyesinin dairesi ya da suiti olmuştur.

Sisi Müzesi:  16 yaşında Münih'ten İmparator Franz Joseph ile evlenmek üzere saraya gelen Bavyeralı bir prenses olan Elisabeth'e ait 300'den fazla kişisel eşya sergilenmekte. Müzede görebileceğiniz eşyalar arasında Sisi'nin kişisel eşyalarından güzellik tariflerine kadar bir çok şey görebilirsiniz. 

Gümüş Koleksiyonu: Burada Kraliyet Gümüş Deposu ve Sofra Takımı Koleksiyonu yer alır. 7,000'den fazla parça 1,300 m² 'lik alanda sergilenir.

Daha fazla bilgi için:  http://www.hofburg-wien.at/en/



  • Schönbrunn Sarayı: 



https://www.schoenbrunn.at/en/

 

 https://www.schoenbrunn.at/en/our-tickets-and-prices/all-tickets-prices/#sisi-ticket


Innere Stadt


Viyana'nın merkezi, İç Kent denilen Innere Stadt'tır. Innere Stadt'ın da merkezi Stephansdom yani Aziz Stephan Katedrali. Hergün açık olan katedrali ücretsiz gezmek mümkün. Kilise kendisiyle aynı adı taşıyan Stephanplatz'da yani Stephan Meydanı'nda yer alır ve bu meydan bir çok sokağa bakar. Bu sokaklar geniş ve trafiğe kapalı alışveriş caddeleridir.

Katedral'den çıktıktan sonra Graben Caddesi boyunca yürüyüp Kohlmarkt'a çıkıp DemelCafe'ye uğrayın, ya da Karnterstrabe boyunca yürüyüp Avusturya'nın şinitzeli kadar meşhur başka bir yiyeceğinin tadına bakabilirsiniz; sachertorte. Sachertorte, 1832'den beri, Sacher Otellerinin cafesinde yiyebileceğiniz çikolatalı bir tatlı. Sachertorte'yi, Avrupa'nın bir çok yerinde yemek mümkün olsa da, orijinalini yemek için Sacher Cafe'ye gitmeniz gerek. Ben çikolata ile yapılan herşeye bayıldığım halde, Sachertorte'nin hastası olduğumu söyleyemeyeceğim. İçindeki kayısı marmeladi, bence, çikolata ile birleşince fazla tatlı oluyor ve sanki, yerken toz şekeri de hissediyorsunuz. Ama gene de Avusturya seyahatinizde Sacher Cafe'ye uğrayın ve Sachertorte'nin tadına bakın.

Viyana'da talı-kahve keyfi yaptıktan sonra da sıra elbette akşam yemeğine gelecek. O zaman da adres belli: Figlmüller. Katedralden çıkıp sağa sapın ve Rotenturmstarbe boyunca biraz yürüyünce sağda Wollzeile sokağına girin. Bu sokaktaki, Figlmüller'de rezervasyonsuz yer bulmak pek mümkün değil. O nedenle, rezervasyonsuz gideceksiniz, biraz daha ilerideki diğer şubesine gidin. Kapıdaki kuyruk sizi korkutmasın, beklediğinize değecek.


5 Mayıs 2016 Perşembe

BUDAPEŞTE


Avrupa'da pek çok ülkeden geçen Tuna Nehri'nin Buda ve Peşte diye ikiye ayırdığı bir şehir: Budapeşte. Kimine göre, Orta Avrupa'nın en güzel şehri.Ben de, şehri gezerken Budapeşte'ye bayılmıştım. Ancak, siz de, benim gibi, Budapeşte-Viyana-Prag turu yapacaksanız, hemen söyeleyeyim, Viyana ve Prag'ı, Budapeşte'nin hemen arkasından gezerseniz, Budapeşte'yi anında unutabilirsiniz.

Budapeşte, AB'ye 2004 yılında tam üye olmuş ve Schengen bölgesine dahil olmuştur. Ancak, para birimi Forint'tir, elinizdeki Euro'yu döviz bürolarında Forint'e çevirebilirsiniz. "Yok, ben parayı çevirmem, kredi kartı kullanırım" diyorsanız, maalesef böyle bir şansınız pek yok. Zincir restoranlar ve büyük mağazalar hariç, kredi kartının geçerli olmadığı bir yer burası. Budapeşte'nin en ünlü caddesindeki restoranlarda bile kredi kartı geçmiyor. Gerçi, ben, Budapeşte'ye Kasım 2012'de gittim ama bu durumun değiştiğini sanmıyorum.

Budapeşte'de merkezde konaklarsanız, tursitik yerlere yürüyerek ulaşmanız mümkün olur. Şehirde, toplu taşıma oldukça yaygın; metro,tramway ve otobüs ile her yere kolayca gitmeniz mümkün. Budapeşte 2-3 gün ayırmanız yeterli olduğu bir şehir. Şehri gezmek için en iyi zaman Nisan-Ekim ayları olsa gerek. Ben, kasım başı ziyaret etmiştim, turizm açısından çok hareketli değildi, özellikle Budapeşte'den hemen sonra ziyaret ettiğim Viyana ve Prag'la karşılaştırma yaptığımda, Budapeşte, bana biraz sakin gelmişti.

Budapeşte'de gezilecek yerler: 

Görülecek tarihi yerlerin çoğu Buda yakasında yer alırken; alışveriş caddeleri ve gece gezmeleri için uygun mekanlar Peşte yakasında yer almaktadır. 

Buda Yakası:

Budapeşte'nin Köprüleri: Budapeşte'nin simgeleri deyince akla ilk gelen yerlerden biri, köprüleri olsa gerek, yazıya da o nednele, köprülerden başlamak istiyorum. Budapeşte'nin köprüleri yaya kullanımına açıktır

Asma Köprü: (Szechenyi Lanchid- Chain Bridge) Budapeşte denilince, akla ilk gelen fotoğraf sanırım, Asma Köprü'nün görüntüsü. 1849'da açılmış ve Buda ve Peşte arasındaki ilk bağlantı olmuştur. Projektörle aydınlatılan köprüyü, gece de mutlaka görmelisiniz.

  • Elizabeth Köprüsü: (Erzsebet hid) Adını, 1898'de suikasta giden Habsburg kralı Franz Joseph'in karısından alan Elizabeth Köprüsü, 2.Dünya Savası sırasında yıkıldığından, daha sonra yeniden inşa edilmişti. Köprü, Peşte ile Gellert Tepesi'ne giden yolu birbirine bağlamaktadır.

  • Özgürlük Köprüsü: (Szabadsag hid- Liberty Bridge) Orjinal ismi, Francis Joseph Köprüsü olan Özgürlük Köprüsü, Budapeşte'nin en kısa köprüsüdür. Köprünün her iki sütun üzerinde duran Macaristan armalı altın top üzerine tünemiş olan turul kuşuna dikkat edin.

  • Arpad Köprüsü : (Arpad hid) Margaret adasının kuzeyinde yer alan Buda ve Peşte'yi birbrine bağlayan köprüleren biri. Arpad Köprüsü, de Margaret Adası'na bağlantı sağlamakta.

  • Margaret Köprüsü:  (Margit hid) Arpad Köprüs'ne kıyasla daha merkezde yer alan bu köprü, Szent Istvan Bulvarı ve Margit Bulvarı'nı birbirine bağlar ve Margaret Adası'na da doğrudan ulaşım sağlar.


Buda Kalesi: Şehrin Buda tarafında yer alan kale, bugün, sadece Kraliyet Sarayı'na değil, aynı zamanda, Budapeşte Tarih Müzesi, Macarstan Ulusal Galerisi ve Szechenyi Ulusal Kütüphane'ye ev sahipliği yapmaktadır. Yapıyı, gece ışıklandırılıdğında, Peşte tarafından mutlaka görün. Kale giriş için ayrıntılı bilgi için: http://budacastlebudapest.com/ 

Matyas Kilisesi: (Matyas Templom) 13.yüzyıl ortalarında inşa edilmiş, Osmanlı işgali sırasında camiye dönüştürülmüş ve Buda'nın 1686 yılında yeniden fethi sırasında önemli ölçüde hasar görmüştür.  1874-1896 yılları arasında yeniden inşa edilmiş ve günümüzdeki görüntüsünü almıştır. Kilisenin hemen girişindeki Loreto Şapeli'nde bulunan kırmızı Meryem heykeli, kilisede bulunan en önemli eserdir.  http://www.matyas-templom.hu/main.php?Lang=EN

Balıkçılar Burcu: (Halaszbastya- Fisherman's Bastion) Matyas Kilisesi'nin  arkasında bulunan Balıkçılar Burcu, Budapeşte'nin en fazla fotoğraflanan yerlerinden biri. Anıt, 18.yüzyılda buradaki siperleri savunan balıkçılara ithaf edilmiştir. Balıkçılar Burnu'ndan Budapeşte manazarası bir harika.  http://www.fishermansbastion.com/

Gellert Tepesi: (Gellerthegy) Budapeşte'de, Kale Tepesi ve Balıkçılar Burnu dışındaki bir diğer seyir noktası da Gellert Tepesi'dir. 19,47 ve 49 numaralı tramwaylar ile Gellert Meydanı'na ulaşmanız mümkün. Zirveye ulaştığınızda, sizi, şehrin her yanından görülenen, 40 metre yüksekliğindeki Özgürlük Anıtı karşılayacak. Anıtı Ruslar, Budapeşte'yi Almanlardan kurtarıp özgür kılarken düşen askerleri anısına inşa etmiştir. Anıt, şehrin önemli sembollerinden biri haline geldiği için komünizm döneminde inşa edilen diğer yapıların aksine, kaldırılmamıştır.

Gül Baba Türbesi: (Rozsadomb) 16. yüzyılda,  1541 Buda İşgali sırasında öldürülen ünlü derviş Gül Baba için Kanuni Sulta Süleyman tarafından inşa edilmiştir. Türbenin önünde Gül Baba'nın heykeli bulunmakta. Budapeşte'ye gül getiren kişinin Gül Baba olduğu söylenir, bu nedenle de Güllerin Babası olarak bilinir.


Peşte Yakası:

Budapeşte'nin Peşte yakası, Tuna'nın doğu yakasında yer alır ve otelleri, müzeleri, alışveriş caddeleri, kafeleri ve işlek bulvarları ile şehrin kalbinin attığı yerdir.

İç kent (Belvaros): Peşte'nin merkez noktası, sadece turistler için değil, Macarlar için de Vaci Caddesi'dir (Vaci Utca). Cadde, Vörösmarty Meydanı ile başlar, Budapeşte Merkez Pazar Hali'nde (Vasarcsarnok) son bulur. 

Budapeşte Merkez Pazar Hali (Vasarcsarnok): Burası, Paris'teki Eyfel Kulesi'nin mimarı olan Gustav Eyfel tarafından tasarlanıp, inşa edilmiştir.  Burası, meyve-sebze ve kasap dükkanlarının olduğu büyük bir kapalı pazar. Mimari dokusuyla, Budapeşte'deyken ziyaret etmeniz gereken yerlerden biri.

Aziz Istvan Bazilikası: (Szent Istvan Bazilika) 96 metrelik kubbesi ile kent silutine hakimdir. Budapeşte'nin en büyük kilisesi olan kilise, 8.500 kişi kapasitelidir. İçeriye girmeden önce Peşte'nin en yüksek seyir noktasına ulaşmak için uzun bir yürüyüşle kubeye çıkmalısınız. http://en.bazilika.biz/

Parlamento Binası: (Orszaghaz) Londra'nın Parlamento Binası'na benzetilmekten kurtulamayan bina, 1885-1904 yılları arasında, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun büyüklüğünün sembolü olması amacıyla inşa edilmiştir. Parlamento binasını ziyaret etmek için biletleri bina önündeki bilet satış ofisinden ya da internet üzerinden satın alabilirsiniz. Ayrıntılı bilgi buradan ulaşabilitsiniz: http://latogatokozpont.parlament.hu/en

Andrassy Bulvarı (Andrassy Ut): Paris'teki Champs-Elysees model alınarak yapılan bulvar, 2.5 km.lik upuzun bir caddedir. Şehir merkezini, şehir parkına bağlayan cadde, 1872'de yapımına başlanmış ve 1885'te törenle açılmıştır. Cadde, 4 bölgeye ayrılmakta.

  • Elizabeth Meydanından Oktogon Kavşağı'na giden yol: iş yerleri, mağazalar, Opera binası, Liszt Ferenc Meydanı bulunmakta
  • Oktogon'dan Kodaly Körönd Kavşağı'na giden yol: Ev ve iş yerlerinin olduğu bu geniş bölgede, ayrıca Nazi ve Sovyet işgali ile ilgili olan House of Terror Museum de yer almakta.
  • Kodaly körönd'den Bajza Caddesi'ne giden yol:  Villaların yer aldığı cadde
  • Bajza Caddesi'nden Kahramanlar Meydanı'na giden yol: Villaların ve elçiliklerin yer aldığı cadde.


Kahramanlar Meydanı:(Hösök tere- Heroes's Sqaure) Andrassy Bulvarı, 1896'da, Macarların bölgeye yerleşmesinin 1000. yıl döneminde yapılan Binyıl Anıtı'na (The Millennium Monument) ev sahipliği yapan ve Budapeşte'nin en büyük meydanı olan Kahramanlar Meydanı'nda son bulur. Meydan iki önemli bina tarafından çevrilmiştir; sol tarafında Güzel Sanatlar Müzesi (Szepmüveszeti Muzeum- Museum of Fine Arts), sağ tarafında ise  Kunsthalle- Sanat Galerisi  yer almaktadır. 1000. yıl anıtı, meydanın tam ortasında yer almaktadır. Resmi tören ve kutlamaların yapıldığı bu meydanı da görmeden dönmeyin.

Yahudi Mahallesi: Küçük Bulvar'da (Kiskörur) yer alan Yahudi Mahallesi'nde görülmeye  değer Büyük Sinagog (Nagy Zsinagoga) yer almaktadır. Avrupa'nın en büyük, dünyanın da ikinci en büyük sinagogu olduğu söylenmekte ve 3.000 kişi kapasitelidir. Ek binada Yahudi Müzesi'nde (Zsido Muzeum) Macar Soykırımı'yla ilgili bir sergi vardır.



Kısa Notlar;

Budapeşte'de bir tane havalimanı var.  Havalimanından çıkınca 200E numaralı otobüse binip, Kőbánya-Kispest​​​ metro istasyonuna ulaşabilirsiniz. Buradan da, 3 ayrı metro hattından bir tanesine binerek, şehir merkezine ya da otelinize en yakın metro durağına ulaşabilirsiniz.   http://www.bud.hu/english

Budapeşte'ye Avrupa'nın başka bir kentinden trenle gelecekseniz ya da trenle başka bir istasyona gidecekseniz; 3 tane uluslararası tren istasyonu var: Doğu (Keleti), Batı (Nyugati), Güney(Deli). Her 3 istasyon da, metro hattı ile entegredir.  https://www.mavcsoport.hu/en

Budapeşte'nin toplu taşıma sistemine ilişkin ayrıntılı bilgi için:  http://www.bkv.hu/en/

Budapeşte'den Avrupa'nın diğer şehirlerine otobüsle gitmek isterseniz; Avrupa'da yaygın ulaşım ağı olan otobüs firması Eurolines'ı tercih edebilirsiniz.  http://www.eurolines.hu/en

Havalimanından çıkmadan önce elinizdeki bir miktar Euro'yu Forint'e çevirmeyi unutmayın. Ayrıca, turizm ofisinden, ücretsiz olarak verilen, şehir haritasını ve toplu taşıma haritasını da edinmeyi unutmayın.




30 Nisan 2016 Cumartesi

PARİS


Paris, modanın ve lüksün başkenti. Benim de yurt dışında gördüğüm ilk şehir. Gezgin olmama vesile olan şehir. Her yıl, 15 milyondan fazla turistin ziyaret ettiği, geniş caddeleri, yemyeşil parkları, iç içe geçmiş sokakları ile yılın her mevsimi ziyaret edilebilecek bir şehir. Tamam, belki kışın karlı havada gezmesi kolay olmayabilir ama Noel ve yılbaşı zamanı kışa denk geliyor, e ne yapalım :(

Paris'te gezilecek görülecek o kadar çok şey var ki, ne kadar vakit ayırsanız ayırın, zamanın yetmediğini hissedeceksiniz. Müzeleriyle dünyanın dört bir yanından turist çeken bu güzel şehre en az 5 gün ayırmalısınız. Söylentiye göre, Louvre Müzesi'nde her bir esere 1 dakika zaman ayırsanız, müzeyi gezmek bir yıldan fazla sürermiş, bilginize :)

Paris büyük bir şehir olduğu için planınızı çok iyi yapmalısınız.


1.gün: Sabah uçağı ile gitseniz, merkeze inmeniz en iyi ihtimal öğlen 1'i bulacaktır. O nedenle bence şehrin sokaklarını keşfedin. Paris'in Quartier Latin diye bilinen, Saint Michel Notre Dome kilisesi, Sorbonne Üniversitesi, Pantheon Kilisesi'ne (günümüzde, kilise yerine, hayatını kaybetmiş Fransız düşünürlerinin gömüldüğü anıt mezar haline gelmiştir, giriş ücretli), Lüksemburg Bahçesi'ne ev sahipliği yapan bölgeyi keşfedebilir, kafeleriyle ünlü bölgede soluklanabilir ve Fransız kafe kültürünü yaşayabilirsiniz. Ardından  St. Germain bulvarına geçiş yapabilirsiniz. Tüm bu yerler birbirine yürüme mesafesinde ve dolaşması çok keyfili caddeler. Daha Sonra da metro ile Champs-Elysees Caddesi'ne geçebilirsiniz.

Lüksemburg Bahçesi 




Quartier Latin bölgesinin merkezinde bulunan Notre Dame kilisinin önündeki kuyruk gözünüzü korkutmasın, Paris'i 2 kere ziyaret ettim ve her zaman upuzun kuyruk gördüm ama hızlı ilerleyen bir kuyruk. Kiliseyi ziyaret etmek ücretsiz ancak yukarı çıkmak isterseniz ücret ödemeniz gerekir ya da Paris Pass Card  ( https://www.parispass.com ) veya Müze Kart ( http://en.parismuseumpass.com ) ile ücretsiz gezebilirsiniz. İkisi aynı şey değil, linkleri tıklayarak size en uygun kart tipini satın alabilirsiniz. Yalnız, unutmayın, kartlar ilk kullanımla geçeli olur, o nedenle kart alırsanız, müze yeri girişlerinizi sabah erken saatte yapın.

2.gün itibariyle, eğer müze kart ya da Paris Pass kart almaya karar verirseniz, şu şekilde bir Paris gezisi yapabilirsiniz.

2.gün: Louvre Müzesi'ni ziyaret edebilirsiniz. Eğer Paris Pass Card ya da Müze Kart sahibi iseniz, hızlı geçiş yapabilirsiniz, upuzun kuyrukta beklememiş olursunuz. Peki ne olur derseniz, upuzun kuyruk yerine uzun kuyrukta beklemiş olursunuz :) Maalesef Paris'te kuyrukta beklemeden bir yere giriş sağlamak mümkün değil. Müzeye erken gidin, hatta açılmadan gidin, zaten kapanış saatine kadar da kalsanız müzeyi bitiremeyeceksiniz. Özellikle ilgilendiğiniz bir alan varsa, o odalara gidin.( http://www.louvre.fr/en )

Louvre Müzesi Bahçesilouv



III. Napolyon'un odası



Sanat severlerin kaçırmaması gereken bir diğer müze de Orsay Müzesi. Louvre'dan çıktıktan sonra çok yorulmuş olacaksınız, bence Orsay Müzesi'ni ertesi gün ziyaret edebilirsiniz. ( http://www.musee-orsay.fr/en/home.html )

3.gün: Bugün güne Orsay Müzesi'ni ziyaret ederek başlayabilirsiniz. Ardından metroya binerek muhteşem vitray pencereleri ile ünlü olan gotik kilise Sainte-Chapelle'i ziyaret edebilirsiniz. Kilise, Adalet Sarayı'nın bahçesinde yer aldığından sıkı bir güvenlikten geçiyorsunuz, kemer, saat vs çıkartarak güvenlikten geçiyorsunuz. ( http://www.sainte-chapelle.fr/en/ )

Trocadero Meydanı'na/Bahçesine gidip, arka plana Eyfel Kulesi'ni alıp, meşhur Paris pozlarından birine imzanızı atabilirsiniz. Eyfel kulesinin biletleri internette satılmakta, biletiniz önceden alırsanız o saatte orada bulunduğunuz taktirde, ayrı bir kuyruktan içeri alınırsınız. Ancak, kışn, özellikle de  Paris semaları çok sisli olmakta, eğer Paris'i kışın ziyaret edecekseniz, bileti önceden internetten almayın, derim, Eyfel'e gidin, eğer sis yoksa giriş yapın, aksi taktirde hiçbir şey göremezsiniz, sadece para ödemiş olursunuz. ( http://www.toureiffel.paris/en.html )

Eyfel Kulesi'ni ziyaret için en iyi zamanın gün batımına yakın zaman olduğu söylenmekte, özellikle de romantizm yaşamak isteyen çiftler için. Böylelikle, hem aydınlıkta Eyfel Kulesi'nden muhteşem manzarayı seyredebilir, gün batarken ve battıktan sonra da eşinizle/sevgilinizle romantik bir Paris anı yaşabilirsiniz. Eyfel'i ilk kez ziyaret ettiğimde yanımda, bana Paris'teki evini açan sevgili kuzenim, 2.ziyaretimde de sevgili anneannem vardı, yani iki ziyaretimde de romantizm yoktu :)

Akşam hava karardıktan sonra Eyfel Kulesi'nde, saat başı ışık gösterisi yapılmakta ve kule Paris'in her yerinden görüldüğü için yüzünüzü kuleye doğru çevirmek yeterli. Ama, bence, kulenin yakınlarında durarak, ışık gösterisini yakından da görün, derim.



Daha sonra Şanzalize'ye(Champs-Elysees) gidebilirsniz. Concorde Meydanından başlayarak Champs-Elysees caddesi boyunca yürüyüp (Arc de Triomphe) Zafer Takı'nın (Arc de Triomphe) bulunduğu Charles De Gaulle Meydanı'na kadar yürüyebilirsiniz. Arc de Triomphe'i ziyaret ederseniz, 12 caddeye ev sahipliği yapan meydanın yukarıdan görürsünüz. Burayı yukardan görürseniz, meydana çıkan caddelerin yıldız şekline benzediğini görürsünüz. Geceleyin, caddeler ışıl ışıl iken görmek bence daha keyifli. Şanzalize'de hem gece hem gündüz vakit geçirin.

Champs-Elysees'de yılbaşı gecesi


4.gün:  Paris'in biraz dışında yer alan Versay Sarayı'na (Le chateau de Versailles) gidebilirsiniz. ( http://en.chateauversailles.fr/homepage ) Paris card ya da müze kartın geçerli olduğu saraya metro ile ulaşmak mümkün. Saint Michel metro durağından RER C hattının Versailles Rive Gauche yönüne giden trenine binin ve son durakta inip kalabalığı takip edin. Eğer müze kart ya da Paris Pass Kart almazsanız, size tavsiyem, sarayda her yere giriş sağlayan bilet türünden almanız. Çünkü, saraya ev sahipliği yapan arazinin içinde yer alan her bir bina, park ve bahçeler görülmeye değer. Ayrıca, yanınızda biri varsa, biriniz bilet satın alma kuyruğuna girsin, diğeri de içeri giriş kuyruğuna girsin. Biz, biri laf eder diye böyle yapmadık ama meğerse herkes bu şekilde yapıyormuş. Saray'ı gezmek bir tam gününüzü alacak, o nedenle buraya da sabah erkenden gidin.




Versay Sarayı